Waters of Life

Biblical Studies in Multiple Languages

Search in "Turkish":

Home -- Turkish -- Ephesians - 024 (On the unity of the church / Christ our peace)

This page in: -- Arabic -- English -- German -- Indonesian --TURKISH

Previous Lesson -- Next Lesson

EFESLİLER - Ruh'la Dolun
Mesihin İncilinde Pavlusun Efeslilere Mektubu

Bölüm 2 - Pavlus’un inanç öğretisi (Efesliler 2:1 – 3:21)

Yahudi-Hıristiyanlar ve Putperest-Hıristiyanların kilisede birleşmeleri (Efesliler 2:11-13)


Efesliler 2:11-13
11 Bunun için, öteki uluslardan doğan sizler bir zamanlar ne olduğunuzu anımsayın: Bedende elle yapılmış sünnete sahip olup "sünnetli" diye anılanların "sünnetsiz" dedikleri sizler, 12 o zaman Mesihsiz, İsrail'de vatandaşlıktan yoksun, vaade dayanan antlaşmalara yabancı, dünyada umutsuz ve tanrısızdınız. 13 Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa'da Mesih'in kanı sayesinde yakın kılındınız.

Bu dünyada Tanrısız yaşayan kimdir?

Pavlus, Tanrı’nın kayrasını haksız yere alanlar konusundaki düşüncelerini açıklarken Efes kilisesinin yöneticilerine ve oradaki kutsallara, putperest doğduklarını anımsatmak zorunda olduğunu hissetmişti. Yahudiliğin bu hukuksal kavramı, Eski Antlaşma aracılığıyla Rab’de buluşmayan ulusların tüm bireylerini içermekteydi. Bu kişiler pis, kutsallıktan uzak ve bozuk olarak niteleniyorlardı. Onlarla beraber aynı masada yemek yenmemeliydi.

Bunun dışında bu putperest kişilerde Musa Yasalarınca verilmiş olan Antlaşma’ya ilişkin belirtiler bulunmamaktaydı, yani sünnetsizdiler. Pavlus bu kavrama acil olarak bir kısıtlama getirmek zorundaydı, mektubunda böyle bir kararı açıklayanların dış görünüşleri itibariyle sünnetli olduklarını, fakat yüreklerinde Kutsal Ruh’un getirdiği yenilikleri taşımadıkları gerçeğine değindi. (Romalılar 2:28-29) Elçi kiliselerde uygulanmak istenen ayrımcılığa tüm gücüyle karşı çıkıyordu. (Galatyalılar 2:11-20)

“Putperest “ sözcüğünün içeriğini değiştirerek, Mesih içinde inananlara şöyle seslendi: “ O zamanlar Mesih’ten yoksundunuz.” Bu sözler İsa Mesih’i tanımayan veya reddeden tüm din ve dünya görüşlerinin, Eski Antlaşma ilkelerine göre putperest olduklarını ifade etmektedir. Bu ifade herhangi bir dine ait olmayan ve böylece Mesih’in esenliğinden uzak kalmışlar kişiler için de geçerlidir. Aslında bu guruba, bebekken vaftiz edilerek ismen Hıristiyan olan, ancak İsa Mesih’in yolundan yürümeyen, Müjde’in içeriğine iman etmeyenler de dâhil edilmelidirler. Pavlus bir Tora hukukçusu olarak Efeslilere yazdığı mektupta, onların hukuk İsrail Yurttaşlık Yasalarına göre yabancı sayıldıklarını, Antlaşma’nın işaretlerinin dışında tutulduklarını anlatır. Bu nedenle onların İsrail’in Tanrı’sına dua etmeye, ya onunla konuşmaya ya da ona inanmaya hakları yoktur. Bu insanlar her ne kadar üç yüzden fazla Yunan ve Roma Tanrısıyla beraber yaşıyorsalar da, aslında bu tanrıların hiçbiri gerçek tanrı değildi. Yoğun bir sis içinde, hedefsiz, umutsuzca ve diri bir tanrıları olmadan yaşıyorlardı. Onların kâhinleri imkânsız şeyleri deneyerek dünyevi mantıklarıyla öbür dünyadan haber vermeye çalışıyor veya ruhlar aracılığıyla tanımadıkları yaratanı ve dünya hükümranını bulmak için uğraşıyorlardı. Ancak kolayca anlaşılabileceği gibi, bunu yapabilecek cevher ve güçten yoksundular.

Biraz düşünerek olursak, günümüzde de buna benzer çok kültürlü bir toplum içinde yaşamaktayız. Binlerce insan Tanrı’yı ciddiye almamakta, yüzlercesi de gerçeği diğer dinlerde aramakta, ancak doyurucu bir yanıt alamamaktadır. Oysa gerçeklere, tanrısal hakka ve kalıcı doğruluğa giden yol yalnız İsa Mesih’ten geçer. Aynı şekilde, Kutsal Ruh da Mesih haleflerine Tanrı ve Oğlu’nun iletilerini ardı ardına müjdeleyen Gerçeğin Ruhu’dur. Her kim İsasız bir hayat görüşünü benimser, kendi inançlarını yaratmak isterse asla başarılı olamayacaktır, çünkü Babayı Oğul’dan ve O’nun işaret ettiği kişilerden başka kimse tanıyamaz. (Yuhanna 1:18; Matta 11:25-30) Bunun dışında, dinleri birleştirmek, bir çatı altında toplamak isteyenler, son günde kendisine tapılmasını isteyecek olan Mesih karşıtının yolunu açmış olurlar.(Vahiy 3:1-8 vd)

Pavlus artık Efes’teki Mesih’te iman edenlerin geçmişe ait umutsuz bilançosunu çıkartabilirdi, çünkü geçen zaman içinde şartlar tamamen değişmişti. Onlara şöyle yazdı: “Artık Mesih’tesiniz.” Onlar Nasıralı İsa’yı ruhsal açıdan tanıdıktan ne O’na inandıktan sonra, kendi istekleriyle dini inançlarını değiştirmişlerdi. Böylece ruhsal bir bedene girmişlerdi. Artık tek başlarına kalmayacak, aşağılanmayacak ve hor görülmeyeceklerdi. Hedeflerine ulaşmışlar, kendilerine tarihi bir dinamiğin içinde yer bulmuşlardı ve artık Tanrı’nın, göksel Babaları’nın gücü ve esenliğiyle, dolu bir yaşam sürmeye başlamışlardı. Rab İsa kefaret ölümü ve kendi kanı aracılığıyla onları Tanrı ile barıştırmıştı. Onların Tanrı ailesine girebilmeleri için ödenen bedel çok yüksekti.

Mesih bizim barışımızdır (Efesliler 2:14-18)


Efesliler 2:14-18
14 Çünkü Mesih'in kendisi barışımızdır. Kutsal Yasa'yı, buyrukları ve kurallarıyla birlikte etkisiz kılarak iki topluluğu birleştirdi, aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı kendi bedeninde yıktı.15 Amacı bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak,16 düşmanlığı çarmıhta öldürmek ve çarmıh aracılığıyla bir bedende iki topluluğu Tanrı'yla barıştırmaktı. 17 O gelip hem uzakta olan sizlere hem de yakındakilere esenliği müjdeledi. 18 O'nun aracılığıyla hepimiz tek Ruh'ta Baba'nın huzuruna çıkabiliriz.

Pavlus Efes’teki kutsallara yazdığı mektubun en çarpıcı kısmına gelmişti. Yahudi-Hıristiyanlarla, Yunanlıları Mesih içinde birleşmelerini arzu ediyordu. Böyle bir birleşme, Tanrı Kuzusu’nun kefaret ölümü sonrası artık gerçeğe dönüşebilirdi. O bizim adımıza Tanrı’yla sonsuza dek sürecek bir barışı sağlamakla kalmamış, tüm Mesih’te inananlara da Barış Ruhu’nu vermişti. Bu bağlamda, O’nun kefaret ölümü, Eski Antlaşma taraftarlarıyla, Mesih’e yeni iman etmeye başlamışlar arasındaki perdeyi de yıkmış oluyordu. Böylece Musa Yasasının 613 maddesi O’nun çarmıh ölümüyle yerine getirilmiş oluyordu. İşte bu nedenle, yasa maddeleri düzeni sağlayan güçlerini artık yitirmişlerdi. Sünnetlilerle, sünnetsizler arasındaki çatıma böylece son bulmuş oluyordu. O tüm insanları günahlarından ve yasaları çiğnemekle işledikleri suçlarından kurtarıyordu. Musa Yasaları artık hiç kimseyi yargılayamayacaktı. İsa’nın ölümüyle beraber, Yahudi-Hıristiyanlarla, putperestlikten gelme inananlar arasındaki, yasadan kaynaklanan çatışmalar artık son buluyordu. Bu olaydan sonra, her iki gurup arasında hak edilmiş, hukuksal bir sağlanmıştı.

Göz hapsinde tutulan Pavlus Efes’teki kutsallara yazdığı mektupta, olaylara yeni bir görüş açısı getirerek, kefaret ölümünün “Düşmanlığı” da yok ettiğini bildiriyordu. Elçinin böyle bir sert ifade kullanmaya hakkı vardı, çünkü bir Tora hukukçusu olarak o da bir zamanlar, Yahudi-Hıristiyanları Musa yasalarına geri döndürmek için, takip etmiş, işkence yapmış ve hatta öldürmüştü. (I.Timoteos 1:13-18)

Daha sonra Şam önlerinde yüce Rab’le karşılaştı. Saul’un gururu ve hevesi kırılmıştı, yasaların yanlış yorumlanmasının bir taraftan Tanrı’yla, diğer taraftan da iman etmişler arasında kavgaya yol açtığını anladı. Oysa “İsa yaşıyor” O Efendilerin Rab’bi ve Yahudilerin Kralıydı ve öyle de kalacaktı. Kendisini takip edenler için dua etmeye başladı: “Baba onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.” (Luka 23:34) Hemen yanında çarmıha gerilen yabancı katile de şöyle seslendi: “ Doğrusu sana derim ki, bugün benimle birlikte cennette olacaksın” (Luka 23:43) Katil kurtulmuştu, oysa fanatik sofuların ancak günahları bağışlanacaktı. Bu sözler Saul’un beyninde ve yüreğinde bir devrimin başlamasına neden olmuştu. Eski Antlaşma’nın 365 yasağını ve 348 emrini kafasından sildi. Şahsen şunu öğrenmişti: “İsa düşmanlarını seviyor.”Cemaatini kovaladığı Rab onu öldürmemişti. O’nun kendine göre yasaları vardı: “Ama size derim ki, düşmanlarınızı sevin ve size baskı yapanlar için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız.” (Matta 5:44) Söylenenler, İsrail’in düşmanlarıyla savaşmasını ve kendilerinden olmayanların baskı altında tutulmasını öngören yasanın buyruklarıyla tam bir tezat oluşturmaktaydı. Bu bildirim yeni ve insanüstüdür. Eskisi yürürlükten kalkmış, yerine yenisi devreye girmiştir. İsa kendi kişiliği içinde düşmanlığı yok etmiş, barış ilan etmiştir. O’nun günahkârlar adına ölmesi Musa yasalarının yaptırımlarını durdurmuştur. O bizi Eski Yasanın lanetinden kurtarmıştır.

Böylece Pavlus için barışmanın olumlu tarafı başlamıştır. Şimdi bir zamanlar yasanın ayırdığı her iki gurup da, Musa Yasalarından kurtuluşa “evet” demek, birbirlerine saygı göstermek ve kardeşçe yaşamak zorundadırlar. Bu birleşme Mesih’in her iki guruba da ruhsal bedeninde yer vermesiyle gerçekleşmiştir. O yalnızca hukuki barışı sağlamakla yetinmemiş, kendi içerisinde de birlik kurmuştur. Mesih, ardıllarının O’nun içinde yerleştiği ve kaldığı Yeni İnsan’dır. İnsanlar birbirleriyle nasıl geçineceklerini O’ndan öğrenirler. Birlik içinde bazı zamanlar, yanlış anlaşılmalar, duygular ya da gelenekler ön plana çıkarak barışı olan barışın güvencesidir, diğer inananlarla barış içinde kalmamızı sağlar.

Mesih dünyaya ebedi barışı getirdi. Öğrencilerine şöyle diyordu: “ Sizlere esenlik bırakıyorum. Size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın, korkmayın!” (Yuhanna 14:27) Bu nedenle Pavlus Filipililer’e hapishaneden yazdığı mektupta: “Tanrı’nın insan kavrayışını aşan esenliği, Mesih İsa’da yüreklerinizi ve aklınızı koruyacaktır.” (Filipililer 4:7) İsa Yahudilere bizim için ölümü aracılığıyla Tanrı ile barışmayı vaat etti, ancak ne yazıktır ki, halkınız az bir bölümü O’nu “Barış Prensi” olarak gördü ve iletilerini kabul etti. O’nu yürekten benimseyenler barış elçileri olarak İsa tarafından kutsandılar. (Matta 5:9) Onlar Sami ırkından gelmeyen biz saf olmayan suçlulara Müjde’i getirdiler. İsa, Pavlus’un mektubunda belirttiği gibi, uzakta olan bizlere Tanrı’nın barışını bağışladı. “ Bu nedenle, iman sonucu doğrulukla donatılmış olarak, Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’yla barışmış oluyoruz. İman ederek içinde bulunduğumuz bu kayraya O’nun aracılığıyla girme hakkına kavuştuk. Tanrı’nın yüceliğine erişme umuduyla da övünüyoruz.” (Romalılar 5:1-2)

Ruhsal savaş sürüyordu, üstelik İsa’nın Yahudi-Hıristiyan kilisesinde, daha doğrusu Eski Antlaşma’nın halkı arasında savaş vardı. 1998 yılında, İsrail parlamentosuna sunulan bir kanun taslağında, İsa’ya sempati besleyen her Yahudi vatandaşının vatandaşlıktan çıkartılması isteniyordu. Bu öneri çok açık bir biçimde, birinci yüzyılda toplanan Yabne konseyinin aldığı, hiç bir Yahudi’nin Hıristiyan olamayacağı doğrultusundaki kararlarına dayanmaktadır. Buna göre Hıristiyanlar üç Tanrı’ya inanmaktadırlar ki, böyle bir olgu yasanın birinci maddesine ciddi biçimde karşı koymak anlamındadır. Şu ana kadar İsrail parlamentonun ne onayladığı, ne de karşı çıktığı bu öneri derin tartışmalara yol açmıştır. Bu bağlamda, Pavlus’un Efesliler’ yazdığı mektup İsa kilisesinde, üzerinde düşünülmesi gereken elzem bir konu haline getirilmelidir.

Elçinin yanıtı çok açıktır. O zamana kadar yaptığı işleri bir cümlede özetledi.”Çünkü her ikimizin de Mesih aracılığıyla tek Ruh’ta Baba’nın huzuruna kabul edilmeye yetkimiz vardır.”(Efesliler 2:18) Pavlus bu açıklamasıyla tek çözümün Kutsal Üçleme olduğuna dikkat çekmekteydi. Rab İsa’nın bize Tanrı’ya, Baba’ya giden yolunu açmıştır. (Yuhanna 1:6-7) Kutsal Ruh’un gücü içinde dualarımız ve sorularımızla kutsal Yüce’ye başvurmamız mümkün olur, çünkü O bizim Babamız’dır. (Matta 6:9-13) Böyle bir hak yalnız Yahudi-Hıristiyanlar için geçerli olamaz, aynı şekilde putperestlikten gelen ve Mesih’te yaşayan tüm halkların da hakkıdır. İsa bize Tanrı’ya giden yolu açmış, O’nun çocukları olmamızı sağlamıştır.

Peki, dualarımız bu ulaşılamaz bağış için yeterli midir? Şayet Mesih içinde yaşamayanların “düşman” kalacağını, Tanrı ile asla barışamayacağını anladıysak, çevremizde ve dünyamıza misyonerlik görevimize ne zaman başlayacağız? Mesih’in dışında kalıcı barış yoktur.

Eski Antlaşmaya göre baş kâhin kutsal mekâna yılda sadece bir kez, barışma gününde, kendisini ve halkını üç kez kutsanmışlarla barıştırabilmek amacıyla girebiliyordu. (Levililer 16:11-34) Oysa biz, Tanrı’nın çocukları gece gündüz, istediğimiz zaman, İsa adına ve O’nun kanının güvencesiyle, dua etmek, teşekkürlerini sunmak, soru sormak, günah çıkartmak ve halkları ve kaybettikleri adına yakarmak amacıyla Babamızın huzuruna çıkma hakkına sahibiz. Baş Kâhinin halkının yetkisiyle herkesi barıştırma hakkına sahip idiyse, biz de Babamızın önünde sürekli aynı sorunlarımızı açmamalı, Hükümranlığın kâhinleri olmamızın bilinciyle, suçlular ve cahiller için dua etmeliyiz. Babanın huzuruna çıkmaya hakkın varsa, tüm sadakatinle çevren için kâhinlik görevine çağrıldın demektir.

Dua: Göklerdeki Babamız, Eski ve Yeni Antlaşma’ya ait olanları barıştırmak amacıyla Oğlun İsa’yı gönderdiğin için sana dua ediyoruz. Yakup’un tüm çocuklarının İsa’yı Mesih’leri olarak tanımasına ve kabul etmesine yardım et. Böylece yürekleri ve sinagoglarında barış hâkim olsun. Âmin.

Sorular:
26. İsa’nın barışımız olduğuna nasıl tanıklık ederiz?

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on February 03, 2018, at 05:05 PM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)