Waters of Life

Biblical Studies in Multiple Languages

Search in "Turkish":
Home -- Turkish -- Acts - 110 (Paul before the High Council of the Jews)
This page in: -- Albanian? -- Arabic -- Armenian -- Azeri -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Igbo -- Indonesian -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- TURKISH -- Urdu? -- Uzbek -- Yiddish -- Yoruba

Previous Lesson -- Next Lesson

Elçilerin İşleri - MESİH'in Zafer Alayı!
Studies in the Acts of the Apostles
Bölüm 2 - Diğer Uluslara Verilen Vaazların Raporları Ve Antakya'dan Roma'ya Kadar Kurulan Kiliseler - Kutsal Ruh Tarafından Görevlendirilen Elçi Pavlus'un Hizmeti (Elçilerin İşleri 13 - 28)
E - PAVLUS’UN YERUŞALİM VE SEZARİYE’DE TUTUKLANMASI (Elçilerin İşleri 21:15 - 26:32)

5. Pavlus Yahudi Yüksek Kururlunun Huzurunda (Elçilerin İşleri 22:30 - 23:10)


Elçilerin İşleri 22:30-23:5
Komutan ertesi gün, Yahudiler’in Pavlus’u tam olarak neyle suçladıklarını öğrenmek için onu hapisten getirtti, başkâhinlerle bütün Yüksek Kurul’un toplanması için buyruk verdi ve onu aşağı indirip Kurul’un önüne çıkardı. Yüksek Kurul’u dikkatle süzen Pavlus, “Kardeşler” dedi, “Ben bugüne dek Tanrı’nın önünde tertemiz bir vicdanla yaşadım.” Başkâhin Hananya, Pavlus’un yanında duranlara onun ağzına vurmaları için buyruk verdi. Bunun üzerine Pavlus ona, “Seni badanalı duvar, Tanrı sana vuracaktır!” dedi. “Hem oturmuş Kutsal Yasa’ya göre beni yargılıyorsun, hem de Yasa’yı çiğneyerek beni dövdürüyorsun.” Çevrede duranlar, “Tanrı’nın başkâhinine hakaret mi ediyorsun?” dediler. Pavlus, “Kardeşler, başkâhin olduğunu bilmiyordum” dedi. “Nitekim ‘Halkını yönetenleri kötüleme’ diye yazılmıştır.”

İsa, tıpkı kendisinin, Petrus’un, Yuhanna’nın ve tüm elçiler ve İstefanos’un yapmış oldukları gibi, Pavlus’u da Yahudiler’in Yüksek Kurulu’nun (Sanhedrin) önünde tanıklığını vermesi için yönlendirdi. Pavlus, Sanhedrin önünde imanını açıklayacağı zaman, Başkâhin Hananya kurula başkanlık ediyordu. Pavlus, İsa’nın döneminde yaşayan Kayafa, Hanan, diğer Yahudi ihtiyarları ve Gamaliel ölmüş olduğu için, yeni gelen bu kurnaz lideri tanımıyordu. Yıllar önce Şam’da birlikte Hristiyanlar’a zulmettiklerinden, kuruldaki birkaç üye Pavlus’u şahsen tanıyorlardı.

Yahudi kurulundaki yeni kuşak da Pavlus’un ismini iyi biliyordu ve ondan son derece nefret ediyorlardı. Normal olarak Romalı bir komutandan aldıkları emre gönülsüzce itaat etmelerine rağmen, tüm dünyada Yahudiliği yok edecek kişiyi sorgulamak için birbirleriyle yarıştılar. Eğer mümkünse, onu öldürmek istiyorlardı. Fakat kazara, Romalılar’ın emirlerine karşı koymadan, resmi kıyafetleriyle gelmemişlerdi. Pavlus, resmi kıyafetleri olmadığı için başkâhini diğerlerinden ayıramamıştı.

Yahudi olmayanların elçisi, ulusunun en yüksek mahkemesinin önünde bir suçlu olarak durmuyordu. Tanrı’nın isteği uyarınca Mesih’in cesur elçisi olarak onların karşısındaydı. Mesih onun yüreğini kendi kanıyla akladı ve Kutsal Ruh’ta yeniden doğmadan önce ateşli bir Hristiyan karşıtı olduğu zamanki acıları için onu teselli etti.

Pavlus o zamanlarda yasaya da uygun olarak, tüm imanı ve iç huzuruyla Hristiyanlar’ı öldürerek Tanrı’ya hizmet ettiğini sanıyordu. Fakat Diri Olan’la karşılaştıktan sonra sonsuz hayata kavuşan Pavlus, bu yaptıklarından tövbe etti ve daha sonra Tanrı tarafından milyonlarca insanı canlandırmak için kullanıldı. Bugün biz de Pavlus’un tanıklığından teselli buluyoruz. Onun yaşamının sırrı, kendisi için değil de Tanrı için yaşamış olmasındaydı. Bu onun gerçek övüncüdür. Hiçbir zaman kendi adını yüceltmedi, her zaman Baba’yı, Oğul’u ve Kutsal Ruh’u övdü ve yüceltti. Sonsuz Olan’la birlikte uyum içinde yaşadı.

Yüksek Kurul’un önünde savunmasını yapmaya başladığında, savunduğu ilkelerde haklıydı. Onlar, yani başkâhin, rütbe ve makam sahipleri ve insanların temsilcileri eğer hemen İsa’ya teslim olmazlarsa, büyük yanlış içindeydiler. Pavlus sanki Kutsal Olan direkt Yahudi liderlere konuşuyor gibi onların vicdanlarına seslenerek Tanrı’nın gücüyle konuştu. Böylece onlar da tövbe edebilirlerdi.

Kurnaz Hananya birden, kızgınlığının bir göstergesi olarak hizmetkârlarına Pavlus’un ağzına vurmalarını emretti. Bunu yaparken hiç kimsenin iyi bir vicdana sahip olamayacağını ve tüm insan yaratılışının kendi içinde yanlış olduğunu düşünmüştü. Hananya ilk andan itibaren bu yalancının gururunu kırmayı ve saygı değer insanların ve Romalı subayların önünde küçük düşürmeyi istemişti.

Pavlus orada kendi amaçları için değil, Mesih’in adıyla bulunduğu için köpürmeye başladı. Sorgulamadan kendisini aşağılayan, sadece yüksek kurulun sahte dini şerefi uğruna, ikiyüzlü baş kâhine gelecek Tanrı yargısından haber verdi. Pavlus yasanın detaylarını biliyordu. Başkâhine, şüphe götüren ve güvenilmez pozisyonu sıvayla kapatıldığı ve yüklü miktarda badana ile gizlenmiş olduğundan, seni badanalı duvar diyerek, kendi silahıyla yanıt verdi. Pavlus kendisine vurulması emrini veren kişinin başkâhin Hananya olduğunu öğrenir öğrenmez hiç tereddüt etmeden özür diledi. Pavlus’un Hananya’yla ilgili ön bildirisi, kısa sürede gerçekleşti. Herkes tarafından tanınan fanatiklerce, Roma işbirlikçisi olmakla suçlanıp kötü bir şekilde öldürüldü.

Elçilerin İşleri 23:6-10
Oradakilerden bir bölümünün Saduki, öbürlerinin de Ferisi mezhebinden olduğunu anlayan Pavlus, Yüksek Kurul’a şöyle seslendi: “Kardeşler, ben özbeöz Ferisi’yim. Ölülerin dirileceği umudunu beslediğim için yargılanmaktayım.” Pavlus’un bu sözü üzerine Ferisiler’le Sadukiler çekişmeye başladılar, Kurul ikiye bölündü. Sadukiler, ölümden diriliş, melek ve ruh yoktur derler; Ferisiler ise bunların hepsine inanırlar. Kurul’da büyük bir kargaşalık çıktı. Ferisi mezhebinden bazı din bilginleri kalkıp ateşli bir şekilde, “Bu adamda hiçbir suç görmüyoruz” diye bağırdılar. “Bir ruh ya da bir melek kendisiyle konuşmuşsa, ne olmuş?” Çekişme öyle şiddetlendi ki komutan, Pavlus’u parçalayacaklar diye korktu. Askerlerin aşağı inip onu zorla aralarından alarak kaleye götürmelerini buyurdu.

Elçi, toplanan liderlerin duyurduğu müjdeyi incelemek niyetinde olmadıklarını, sadece onu çarpıtmak ve suçlamak için toplanmış olduklarının farkına vardı. Sadukiler, bu yeni inanç sadece Mesih’in ölümden dirilmesi üzerine kurulu olduğu için zaten Hristiyanlar’dan nefret ediyorlardı. Felsefi şüpheciler yine de, tüm sözüm ona görümleri, melekleri ve ölümden dirilişi yanlış olarak değerlendirmişlerdir. Aslında umutsuz olan insanoğlu, yüzeysel ve teorik olarak kendi mantık ve saplantılarına göre yaşıyor. Pavlus onlarla kendi arasında ortak hiçbir şey olmadığını anladı. Ferisiler ise kendi açılarından, yasayı uygulamanın yanında, hâlâ meleklerin varlığına ve ölümden dirilmeye inanıyorlardı. Pavlus, Yüksek Kurul’un ilk oturumundan önce onlarla kendi arasında bir ortak yol ve bağlantı bulmaya çalıştı. Onları inançlarının katı anlam ve duygularına yönlendirmek istedi. Elçi kendisinin Ferisi bir aileden ve kökenden geldiğini, gerçek biri Ferisi olduğunu ifade etti. Pavlus, Mesih’in gelişiyle ilgili benzer bir umut olduğu ve O’nun gelişiyle ölümden dirilme olacağı için, düşmanlarına kardeşler olarak seslendi. Pavlus bu esas olan gerçeğin kendi imanının temeli ve tüm kâinatın hedefi olduğunu vurguladı. Dinleyicilere çarmıhtan, Mesih’in ölümden dirilmesinden ya da Kutsal Ruh’un gelişinden bah-setmedi. İhtiyarlar tüm bunları sindiremeyebilirdi. Bununla birlikte, mesajını Mesih’in gelişi hakkında, zaten sahip oldukları beklenti ve bilgiyle ilişkilendirdi.

Pavlus’un beklediği Mesih, Ferisiler’in beklediği Mesih’ten farklı olmasına rağmen, tanıklığı kısa sürede kafalarına yerleşti. Hepsi de iki gün önce tapınağın avlusunda İsa’nın kendisine görünmesinden bahsettiğini biliyorlardı. Ferisiler böyle bir görümün mümkün olduğuna inanıyorlardı, ama cesaret edemediler. Hatta onlardan önce yaşayan Gamaliel de böylesine kutsal değişimlere karşıydı. Ancak Pavlus’a inanmak ya da reddetmek konusunda kendi aralarında ihtilafa düştüler. İsa’ya inanmamalarına rağmen onu suçlamayı reddettiler. Ölümden sonra var oluşun ihtimalini inkâr edemediler. Dinleyiciler öfkelendi; Ferisiler ve Sadukiler arasında bir gürültü koptu. Pavlus savunmasında dinlerin temellerinden bahsetti: Değişim, vahiy ve görümler. Bunlar, Yüksek Kurul’un kendi içerisindeki yozlaşma ve bölünmenin tam da nedeniydi.

Romalı komutan kendisini olaya müdahale etmek zorunda hissetti ve askerlerine Pavlus’u öfkeli kalabalığın arasından zor kullanarak almalarını emretti. Pavlus’a karşı yapılan şikâyetin nedenini ve önde gelen liderlerin arasındaki bağrışmaların artmasının nedenini de anlamamıştı. Bir görevli olarak işini yapmış ve Pavlus’u kurul üyelerinin elinden kurtarmıştı. Yahudi Kurulu, Mesih’in ulusun liderlerine yaptığı bu son çağrıyı anlamadı. Pavlus’un kendisi de derinlerindeki imanı vurgulamamıştı. Bu açıklamasında İsa’nın isminden de bahsetmemişti. Değişim ve vicdanla ilgili her şey, başlangıç sorgusuna dâhil olmuş ve imanın özüne ulaşamamıştı. Bu nedenle, Yahudiler’in liderleri tövbe için son imkânı da kaybetmişlerdi. Sonları çok yakındı.

Dua: Rab İsa, senin Kutsal Ruhun’un sesini ve sözlerini duyabilmemiz ve anlayabilmemiz için kulaklarımızı aç! Yüreklerimizi yabancı vahiy ve fikirlere kapat. Değerli kanınla bizleri akla ve sadık bir şekilde sana itaat edebilmemiz için bizleri yönelt. Böylece her zaman sana ve Göksel Babamız’a hizmet edebilelim. Amin.

Soru 110: Pavlus neden Yasa’ya değil de kendi imanına güvendi? Ferisiler neden Mesih’e imanın ve ölümden dirilişin bir sonucu olarak Pavlus’u temize çıkardılar?

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on September 28, 2012, at 11:28 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)